Edebiyatta Yarına Kalmak

“bugünlerden geriye
bir yarına gidenler kalır
bir de yarınlar için direnenler”
Bir de bu yarınları yazanlar…

Sanat özellikle de edebiyat, devrimcileri yeniden ve yeniden yaratır… İnsanın uzun tarihsel yürüyüşüne önemli katkılar sunmuş, canı kanı pahasına dünyayı değiştirme eylemine katılmış ve bu uğurda ölümsüzleşmiş kahramanlar edebiyatçıların kahramanları da olmuştur. Tanrılardan ateşi çalıp insanlara veren Prometheus’tan bugüne devrimci insan ve eylemi sanatın konusudur. Göğü fethe çıkan komünarlar, dünyanın ilk işçi devletini kuran Bolşevikler, Hitler faşizmine karşı büyük bir direniş gerçekleştiren anti-faşist milyonlar, ABD emperyalizmini bozguna uğratan Vietnam halkı, Çin’deki uzun yürüyüşün yürüyüşçüleri, Küba’nın Siera Maestrosu ve kadınların çağlar boyu süregelen özgürlük mücadelesi, tarih anlatısının ötesinde adlarına yazılan şiirler ve romanlarla bize kadar geldiler. Akıl ve yüreğimize silinmez yazıtlar olarak kazındılar. “Siyasi hürriyetten yoksun bir halk için, edebiyat öfkesinin ve vicdanının çığlıklarını duyacağı biricik kürsüdür.” der Herzen. Kürsüye çıkan yazarlar bize oradan seslenirler. Halkın öfkesini ve çığlıklarını malzemesi harflerden olan bir yapıya dönüştürürler. Aynı zamanda bu öfkeyi örgütleyen, kitlelerin içindeki bireyin hikayesini gelecek kuşaklara aktaran bir kürsüdür. 

Gerçek hikayeler, kurgusal dünyalar, roman kahramanları, anılar, biyografiler yoluyla edebiyatın bize sunduğu kocaman bir dünya. Burada sınırlar yok, polis kontrolleri yok, vizeler, mühürler ile onay almak zorunda değilsin. Tek yapman gereken kitabın kapağını açmak ve satırlarla gözlerinin, zihninin ve yüreğinin buluşmasına izin vermek.  Önyargılarımız, ötekileştirmelerimiz, korkularımız burada sınav verir ve başka hiçbir yolla olmadığı kadar yerle bir olur. İnsani ve entelektüel gelişimimize katkılar sunar. Duygusal eğitimimizin en önemli kürsüsüdür.

 

Kahramanın Ölümü

Ne kadar değişik yaşam varsa o kadar değişik ölüm vardır. 

Ölüm insanın karşı koymaya çalıştığı, ama ister istemez karşısında yenik düştüğü temel doğa güçlerinden biridir. Dünyada milyonlarca insan doğar, büyür, yaşar ve ölür. Ama bazı ölümler bu doğal sürecin ötesinde bir anlam ifade eder. İnsanlığın kurtuluşu için mücadele vermiş, yeni bir değer yaratmış insanların aramızdan ayrılması bizde derin duyguların oluşmasına neden olur. Her ölüm erken ölümdür ama bazı insanların ölümü tüm insanlığı ilgilendiren bir olaydır. 

Toplumcu yapıtlarda kahramanın ölümü hiçbir zaman o kahramanın savaşım verdiği davanın yok oluşu, savunduğu idealin yok oluşu anlamında ele alınmaz. Kahramanın ölümü, bedenen yok oluşu, onun manevi zaferi, manen ölümsüzlüğü anlamına gelir. Yenilmezliğin simgesidir o. Toplumcu sanat eserleri kahramanlar, savaşçılar devrimciler yetiştirir. İdealin eninde sonunda üstün geleceği ve bu üstünlüğün kaçınılmaz olduğu bilincini taşır. Tarih bilincimize katkılar sunar. Sanatın ölümü ne şekilde vermesi gerektiğine gelince, denebilir ki, nasıl değişik yaşamlar varsa, değişik ölümler de vardır. 

 

Kahramanın Ölümsüzleşmesi

“Bizlerden sen sorumlusun”

Her önemli anın bir tanığı vardır bilirsiniz. Onların görevi o anı ve o anda yaşananları gelecek kuşaklara aktarmaktır. Sağ kalışlarının bir amacı olduğunu düşünürler hep. Ve kendilerine bu ağır görevin düşmesinden büyük bir acı duyarlar. “Yazmasam çıldıracaktım” dedirten türden olaylar. Birde anlatılması zorunlu olan hikayeler vardır. Öyle “yazmasam çıldıracaktım” türünden değil. Hayatları anlatılmaya değer, anlatılmak zorunda olan, yarına kalmak için bugünü yaşayan insanlar. Tarihe geçeceklerini, geçmek zorunda olduklarını bilen mecbur insanlar. 

Kim mi onlar? 

Tanrılardan ateşi çalıp insanlara veren Prometheus’tan beri egemen olana, güçlü olana, zorba ve hain olana karşı durmuş, daha iyi bir dünya için mücadele etmiş olanlar. Tarih kitaplarının sayfalarında yalnızca bir olay, olayların içindeki insanlar olarak yer alan, edebiyat ile başka bir boyuta taşınanlarımız. Tarihin müzeye kaldırdığı, donuklaştırdığı ama edebiyatın yaşayan bir varlığa dönüştürdüğü roman kahramanlarımız. 

 

Unutulmamalıyız

Mamak mahpushanesinin avlusunda volta atarken genç bir kavak gibi sallanıyordu Deniz. Erdal ise bu genç kavağın rüzgarına kaptırmış kendini dinliyordu. Bugünleri yazmak gerektiğinden söz ediyordu. Yarının gerçek edebiyatı bugünün mahpushanelerinden çıkacak göreceksin, diyordu. Yazarlarımız konu sıkıntısı çekiyorlardı, işte bir sürü konu onlara… Ama mahpushanede tutuklu olan yazar ve aydınların bile onlara uzak kalmasına üzülüyor, o nedenle de anılarını yarına bırakmak için emanet edecekleri tek kişiye Erdal Öz’e anlatmak için can atıyordu. “Reis, sen iyi belgeliyorsun… belgeye dayalı iyi şeyler yazacaksın sen. Yazmalısın. Bizi de yazmalısın.” Çünkü devrimcilerin yanına bu kadar yaklaşan tek kişidir Erdal Öz. “Bizlerden sen sorumlusun reis.” Ama Deniz yarına kalmak için roman olmasını ister. Kuru kuru bir anı anlatım istemez. Kalıcı olmasını ister. Yarına kalmalı. Unutulmamalıyız.

 

Sancısı Yüreğimin

Nasıl bir duygu bu? Yaz diyen ve yazması istenen için? Geride kalana düşen anlatma sorumluluğu… Gidenin iç huzuru ve yüce gönüllülüğü… Kalanın bu yücelik karşısında kendini bulduğu duygu ortamı… Gidenin anlatılma isteği… Kalanın anlatma sorumluluğu… O anda bir roman kahramanıyla volta atıyordum beton avluda diyor Erdal Öz. Ben nicesiyle volta attım zindanda ve anlatmak anlatılmak istediğimizden ne çok söz ettik birbirimize. Erdal Öz Gülünün Solduğu Akşam kitabıyla mecbur bir yazar olarak başarıyla çıkmış bu sınavdan. Onun gibi daha niceleri başarıyla çıktı. 

Ben kimlerden sorumluyum…  Kimlerin anıları ile yüklüyüm… Unutulmasın diye sakladıklarımı nasıl ve hangi yolla anlatacağım… Emaneti kalıcı bir şekilde yarına nasıl taşıyacağım… Bilmiyorum… Yüreğimde kocamanlar birlikte volta attıklarım, birlikte yola çıktıklarım, birlikte kavga verdiklerim. Ben yaşıyorum onlar adına da ve onlardan da sorumlu olarak. Ve bu sorumluluk adına unutulmasınlar diye ne yapmalıyım?

Sancısı yüreğimin…

 

Önsöz Dergisi
49.Sayı

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir