Bütün dünya insanlarının tam anlamıyla gözlerinin önünde bir katliam gerçekleşiyor. Binlerce insan kaçacak bir yerleri olmaksızın üzerlerine düşecek, kendilerini, çocuklarını parçalayacak olan patlayıcıyı bekliyorlar. İnsanlığın ürettiği, bütün dünyadan gelen her türlü malzeme en ileri teknolojiyle dönüştürülerek Filistinli insanlarımızın üzerine yağıyor. İki aya yakındır yıkılmadık bir bina, kayıp yaşamamış tek bir aile bırakılmaksızın sürüyor bu korkunç saldırı…
İnsanlığın ürettiği en ileri teknolojiyle dünyanın geri kalanına bütün bu olup bitenleri izlettiriyorlar.
Öyle bir çağdayız ki kimsenin “hiç haberim yoktu” deme şansı yok. Her şey ama her şey gözlerimizin önünde ve hatta göstere göstere gerçekleşiyor. Midelerimize bıçak saplayan tartışmalara kulaklarımızı tıkamamız imkânsız.
Tüm bu olup bitenler karşısında hiç kuşkusuz dünya emperyalizmine ve açıkça anlaşılıyor ki onun bombalarda cisimleşmiş hali olan İsrail’e öfke katlanarak büyüyor. Acının ve öfkenin yarattığı büyük aydınlanma çağında öfke duyguların en belirgin, en gürültülü, en görünür olanı. Emekçiler tüm dünyada devletlerinin kendilerini temsil etmediğini gövdeleriyle göstermek üzere sokaklara akıyorlar. Emperyalist devletlerin ve İsrail’in patron kibirleri, bizleri aşağılamaları her konuşmalarında her raporlarında midemizi bulandıracak düzeyde yapış yapış ortalığa saçılıyor.
Katliam ne kadar aleniyse onu savunan medya taraflarının utanmazlığı da o kadar aleni…
Tüm insani kavramlarımıza saldırıyorlar. “Gazzeliler şu tarafa gitsin, şu kadar ülkeye dağıtılsınlar ama onlara toplu konut yapılmasın, bu da İslam dayanışması adı altında olsun. Gazze, geçiş döneminde Birleşmiş Milletler kontrolünde olsun.” Sonrası malum. “Ama bu göçmenler bizim ülkemize gelmesin.” Göç sorunu malum. “İsrail’in Filistinlilerden kurtulması planı Avrupa ülkelerini etkilemeyecek oranda göçmen alınarak çözülsün. Şu kadar alan Filistinlilerden temizlensin. Hastanenin altında tüneller varsa hastane vurulsun, hastanenin elektriği kesilirse teröristler dışarı çıkmak zorunda kalırlar.” Daha neler neler…
Bütün bu olup bitenlerin içinde ruhunu üç kuruşa satmamış her insan kendi içinde pek çok duygu fırtınası ile baş etmeye çalışıyor. Bu duyguların içinde kaçamadığımız, gözlerimizi kaçıramadığımız bir duygu var ki bizi en uzak en yakın hatıralarımızdan sarıp boğuyor. İnsanlaşmanın en önemli mayalarından biri o, utanç… Diğer çocukların önünde bir çocuk dövülürken dayak yiyenle izleyenler aynı etkiyi yaşıyorlarmış. Askeriyede de bir askeri dövmek bütün bölüğü sindirmenin en ekonomik yolu. Her eyleme büyük bir gösterişle saldırmaları da daha büyük bir nüfusa verilen gözdağı… Tüm açık ve gizli mesajların aklımızı kimi zaman çelerek insan olan her duygumuza saldırdığı, onları yolundan saptırdığı doğrudur. Hatıralarımız bu tür olayların bize yaşattığı korku ama aynı zamanda saldırıya uğrayan insana karşı duyduğumuz utançla canlanır… Ses çıkarmayarak zalimin dikkatini üzerimize çekmemek için saklandığımız yerde gömülür gideriz. Ya da zorbanın karşısına çıkıp riski üzerimize alır, acı çekme pahasına benliğimizi parmaklıklardan kurtarır, utancı onurla değiştiririz.
Bugün insanlığın Filistin halkına karşı duyduğu utancın gücü tarihte unutulmayacak kadar görkemli görüntülerle karşımıza çıkıyor. Elçiliklerin önünde mumlar yakarak ağlayan insanlar başlarını öne eğerek uzaklaşıyorlar. Tepki göstermemek öyle büyük bir utanç ki her tepki taraf buluyor. İnsanlık onurunu taşıyan herkes kendisini bir etkinliğin içine atıyor.
Bu dönemde utanç duygusunun harekete geçirdiği en etkileyici kesimlerden biri de Yahudi insanlar oldu. “İsrail devleti ve yaptığı bu katliam bizi temsil etmiyor.” demenin pek çok yolunu buldular. Gerek İsrail’de gerek emperyalist ülkelerin merkezlerinde bizlere kendilerini gösterdiler. Aynı şekilde emperyalizmin merkezlerinde milyonlarca emekçi katliamın sorumlusu olan devletlerine karşı bu utancın altında kalmamak üzere ortaya çıktı. Her eylem dünyanın bir başka tarafındaki bir insanda insanlaşmaya dair umut ve heyecan yarattı.
Katliam da mücadele de sürüyor. Her iki taraf da tüm silahlarıyla savaşıyor. Katliamın taraflarının kimi zaman ama’ların arkasına saklanarak kimi zaman utanmazca ağızlarından köpükler saçarak aklımızı, duygularımızı çelmeye çalıştıkları açık. İnsanlaşma mücadelesi Filistin mücadelesinde simgeleşerek, tüm kapitalist emperyalist dünyanın propagandalarını boşa düşürerek ve emekçi kesimlerin taraflarını netleştirerek yükseliyor.
Bu süreç insanlığın başkaları için acı, öfke ve utanç duymayı kaybettiğini bize göstermeye çalışan milyarlarca dolar yatırımlı tüm propagandaları yıktı geçti.
Filistin kazandı, biz kazandık, onlar kaybettiler…
Önsöz Dergisi
52.Sayı