Tik tak… tik tak… tik tak…
Yeraltı sabırsız bir devinim içinde güne uyanmayı bekliyordu. Yeryüzü karanlığı bir yorgan gibi çekmiş üzerine uykudaydı. Akreple yelkovanın yeni bir anda buluşmasına saniyeler kalmıştı.
Tik tak… tik tak… tik tak…
Zaman duracak akmayacaktı. Yer altı başka bir zamanın, başka bir yolculuğun sabırsızlığına gebeydi. İnsanla doğanın milyonlarca yıldır verdiği amansız savaşımın bir yenisine hazırlanıyordu mavi gezegen. Bambaşka bir zamana uyanacak bambaşka bir zamanı yaşayacaktık.
Tik tak… tik tak… tik tak…
Kimimiz uykusuzluk ve can sıkıntısı ile televizyon karşısında… Kimimiz gece mesaisinde tezgâh başında… Ama çoğumuz gecenin en karanlık zamanında derin uykulardaydık.
Tik tak… tik tak… tik tak…
Üç saniye sonra akrep yelkovana, yelkovan akrebe kavuşacaktı. Buluşma anı uzun sürmeyecek ama muhteşem olacaktı. Birlikte kısacık bir anı yaşayacak ve uzaklaşacaklardı. Akrep o anda zamanda donacak yelkovan yoluna devam edecekti.
Tik tak… tik tak… tik tak…
Olmadı. 4.17’de durdu zaman. Her yerde mi? Hem hayır hem evet. Herkes için mi? Hem hayır hem evet. Durdu zaman Maraş, Pazarcık, Hatay, Adıyaman, Adana, Antep, Osmaniye, Malatya, Diyarbakır, Kilis, Urfa için…
Tik tak… tik tak… tik tak…
Önsöz Dergisi
51.Sayı